CEPFORUM : Sağlıkla ilgili her şey

  1. #1
    Yalniz_Kurtm isimli Üyemiz şuan sistemimize bağlı değildir. (Offline) ( Üye )
    Yalniz_Kurtm - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    İsim : MURAT
    Üyelik : 21 Mart 2006
    Mesajlar : 26,688
    Lightbulb Yazdı : Sağlıkla ilgili her şey
    Güneş yanığı, kansere sebep olabilir

    Her yıl tedbirsiz güneşlenme sebebiyle birçok ölüm vakaları ile karşılaşılıyor. Güneş yanığı belirtileri kısa vadede kendini göstermese de uzun vadede güneş lekelerine, katarakta, ciltte yaşlanmaya, cilt kanserlerine ve kırışıklıklara sebep olabiliyor.

    Uzmanların belirttiğine göre, güneş yanığı, çok fazla güneşe maruz kalındığında veya ultraviole ışık kaynağından etkilenildiğinde, vücuda rengini veren ve ışığa karşı cildi koruyucu özellikte olan 'melalin' maddesinin bu koruyucu özelliğini zamanla kaybetmesiyle ortaya çıkıyor.

    Güneş yanıkları, hassas ciltliler için korkutucu boyutlara ulaşabiliyor. Güneşten çok daha kolay etkilenebiliyorlar ve oluşan yanıkların iyileşme süreci esmer tenlilere göre daha uzun süre alıyor. Çok hassas bir cilde sahip kişiler öğlen güneşinde 15 dakika kalabilirlerken esmer tenliler ise dakikalarca güneşlenebilirler. Ancak korunmak her iki cilt tipi için da şart.

    Uzmanlar, güneş yanığı belirtileri kısa vadede kendini göstermese de uzun vadede güneş lekeleri, katarakt, ciltte yaşlanma, cilt kanserleri ve kırışıklıklar meydana gelebildiğine dikkat çekiyor. Güneş yanığının belirtilerinin kızarıklık ile başladığını, daha sonra su toplamalar ve deride soyulmalar oluştuğunu ifade eden uzmanlar, "Ancak, uzun süreli kontrolsüz güneşlenme, kan damarlarına bile zarar verebiliyor" diye uyarıyorlar.

    Uzmanlar, işi gereği güneşe çok maruz kalanlara ise şu önerilerde bulunuyor:

    "Düzenli olarak cilt bakımı yaptırın. Doğum lekelerinizi sık sık kontrol ettirin. Doğum izlerinizde renk ve boyut değişiklikleri tehlikeli bir durumun sinyalleri olabilir. Güneşe çıkarken koruyuculuk özelliği en az 15'in üzerinde olan kremler sürün. Bol bol sıvı alın. Güneşten koruyucu giysiler, ultraviole filtreli gözlükler kullanın."

    Güneş yanığına karşı soğuk duş almanın ve soğuk kompres uygulamanın yararlı olabileceğini kaydeden uzmanlar, "Eğer cildiniz su topladı ise vücudunuzda açık yara bırakmayın, üzerini steril bandaj yardımı ile kapatın. Hekim önermedikçe Benzokain içeren ilaçlar kullanmayın. Eğer baş dönmesi, yanık bölgesinde çok fazla acı ve yüksek ateş varsa, su dolu kabarcıklar oluşmuşsa mutlaka bir hekime başvurun" diyorlar.

  2. #2
    Yalniz_Kurtm isimli Üyemiz şuan sistemimize bağlı değildir. (Offline) ( Üye )
    Yalniz_Kurtm - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    İsim : MURAT
    Üyelik : 21 Mart 2006
    Mesajlar : 26,688
    Standart Yazdı :
    Havuzlardaki klor saçlara zararli

    --------------------------------------------------------------------------------

    Uzmanlar, günesin yaydigi ultraviyole isinlari ile deniz suyundaki tuz ve havuzdaki klorun, saçin en büyük düsmani oldugunu belirtiyorlar.


    Internet'ten derlenen bilgilere göre uzmanlar, bayanlarin saç rengini açmak için kullandiklari kimyasal madde olan 'oryal'in, tüm kadinlar tarafindan endise duyularak kullanildigini, oysa havuz suyundaki klorun bundan çok daha tehlikeli oldugu vurgulandi. Havuz suyunda bulunan klorun mayolarin bile rengini soldurduguna, saçlarda da renk degisimine, kuruluga, kirilmalara ve genel yipranmaya neden oldugunu belirten uzmanlar, buna ragmen kadinlarin yüzde 99'unun havuza girerken saçlarini
    koruyacak bir bone kullanmadiklarina dikkati çekiyorlar.


    Deniz suyundaki tuz ve günesteki ultraviyole isinlarinin da tipki havuz suyu gibi saça zarar verdigine isaret eden uzmanlar, tuz ve klorun saça çok çabuk nüfuz ettigi için yipranmayi da hizlandirdigini belirterek, özellikle uzun süre suda kalinip, çiktiktan sonra da saçlar duru suyla iyice yikanmali yoksa telafisi güç sorunlarin ortaya çikabilecegi bildiriyorlar.


    Öncelikle havuz ya da denizde saçlarin mutlaka bone ile korunmasi, sudan çiktiktan hemen sonra da saçin bol duru suyla yikanmasi, ayrica, fön çekerken ya da çektirirken makinenin sicaklik derecesinin yükseltilmemesi öneriliyor. Fönün sicak ayari ne kadar yüksek olursa saçtaki yipranmanin da o kadar hizli olacagina isaret eden uzmanlar, yaz - kis saçlarin 36 dereceden yüksek isidaki su ile yikanmamasi ve yikandiktan sonra da uzun süre islak birakilmamasi gerektigine dikkat çekiyorlar.

  3. #3
    Yalniz_Kurtm isimli Üyemiz şuan sistemimize bağlı değildir. (Offline) ( Üye )
    Yalniz_Kurtm - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    İsim : MURAT
    Üyelik : 21 Mart 2006
    Mesajlar : 26,688
    Standart Yazdı :
    Tatil dönüsü kabus olmasin

    Uzmanlar, uzun süren tatilin ardindan is yasamina alismada uyum güçlügü yasandigini belirtiyor. Hafta sonu tatili sendromuna benzer özellikler gösteren ruh hali, isini sevmeyen kisilerde daha travmatik olarak kendini gösteriyor. Uzmanlar, tatil dönüsünde uyum güçlügünü asmak için, 'kendinize nefes alma zamanlari ayirin' önerisinde bulunuyor.

    Yogun is temposundan uzaklasip uzun yaz tatiline 'merhaba' diyen günümüz insani, ise dönüste çesitli sorunlar yasiyor. Özellikle sehir disinda geçen tatil, kent yasamina ve is yerindeki rutin islere dönüste depresif duygu durumuna neden oluyor.

    Akdeniz Üniversitesi Saglik Kültür Spor Dairesi Baskanligi'ndan Uzman Psikolog Elif Yazar, psikolojik olarak kendisini, dinlenmeye ve eglenmeye yönlendiren kiside tatil dönüsü depresif duygu durumu gözlendigini belirtti. Yaz tatiline hiç bitmeyecekmis duygusuyla baslanmamasini önerdiklerini söyleyen Elif Yazar, "Psikolojik olarak kendinizi tatil durumuna kaptirmayin önerisinde bulunuyoruz. Tatile, 'bu benim dinlenmem için bir vesile, yapamadiklarini yapmak için bir firsat' düsüncesiyle baslamak daha dogru" dedi. Ilk is günü öncesinde, eve ve kent yasamina alismanin faydali olacagini söyleyen Yazar, "Sehir disindan gelerek hemen çalismaya baslamak, uyumu zorlastiracaktir. Ise dönüsten önce ev ve kent yasamina dönüs yapilmali. Ilk mesai gününden bir kaç gün önce yapacagimiz isleri programlamaliyiz. Agir is temposuna gözümüz kapali girmek yerine önce bize zor gelmeyecek islerden baslamali adim adim ilerlemeliyiz" diye konustu.

    Beslenme aliskanliginin tatil süresinde degistirilmemesi gerektigini söyleyen Elif Yazar, "Tatilde yeme-içme abartiliyor. Insanlar, 'nasil olsa tatildeyim' düsüncesiyle rutin yasamindaki beslenme aliskanligini degistiriyor. Biz beslenme düzenini bozmama önerisinde bulunuyoruz. Tatil dönüsünde ise bize mutluluk hormonu saglayacak, sebze ve meyve agirlikli bir beslenme öneriyoruz. Ise basladiktan sonra ögle ve aksam saatlerinde hosa giden etkinliklerde bulunulmali. Açik havada zaman geçirilmeli, kisiler kendilerine nefes almak için zaman ayirmali" dedi.

  4. #4
    Yalniz_Kurtm isimli Üyemiz şuan sistemimize bağlı değildir. (Offline) ( Üye )
    Yalniz_Kurtm - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    İsim : MURAT
    Üyelik : 21 Mart 2006
    Mesajlar : 26,688
    Standart Yazdı :
    YaG SeverlerIn DIkkatIne

    --------------------------------------------------------------------------------

    Margarin ve Tereyagi arasindaki farki biliyor musunuz?

    Lütfen sonuna kadar okuyun.... Çok ilginç.

    · Her ikisi de hemen hemen ayni kaloriye sahiptir.

    · Tereyagi çok az daha fazla doymus yag oranina sahiptir. 8 grama 5 gram.

    · Harvard Tip Fakültesinin çalismasina gore tereyagi ile karsilastirilinca margarin yemek kadinlarda kalp hastaligina yakalanma olasiligini %53 artiriyor.

    · Tereyagi yemek yiyeceklerdeki diger besin ögelerinin emilimini artiriyor. Tereyaginin besinsel degeri yüksek olmasina ragmen margarinin çok düsüktür. Çünkü katkilidir.

    · Tereyagi margarinden çok daha lezzetlidir ve diger yiyeceklerdeki tadlari zenginlestirir. Tereyagi yüzyillardir bilindigi halde margarin 100 yildan az bir süredir yapilmaktadir.

    Ve simdi margarine gelelim...

    · Yag asitleri çok yüksektir...

    · Koroner kalp hastaligi riskini üçe katlar...

    · Toplam kolesterolü ve LDL’yi yükseltir. (Kötü kolesterol)

    · HDL’yi düsürür. (iyi kolesterol)

    · Kanser riskini bes katina çikarir...

    · Anne sütünün kalitesini düsürür...

    · Bagisiklik sistemini zayiflatir...

    · Insülin tepkisini düsürür.



    ISTE EN ILGINÇ KISMI!



    · Margarin plastikten yalnizca 1 molekül farklidir.

    Iste bu gerçek beni hayatim boyunca bir daha margarin ve diger hidrojene yiyecekleri yemekten alikoymustur .. (Hidrojene demek moleküler yapisina hidrojen eklenmis demektir.) Kendiniz de deneyebilirsiniz: Bir paket margarine alin ve gölge bir yere koyun. Iki gün içinde sunlari gözlemleyeceksiniz. Üzerinde bir tane bile sinek yok! (Bu size birseyler anlatmali.)

    Çürümemis ve kötü kokmamistir. Çünkü hiçbir besin degeri yoktur ve üzerinde hiçbir sey gelismez. Hatta mikro organizmalar bile yerlesmez. Neden? Çünkü nerdeyse plastiktir. Evdeki plastik kablonuzu eritip de tostunuza surer misiniz?
    __________________

  5. #5
    Yalniz_Kurtm isimli Üyemiz şuan sistemimize bağlı değildir. (Offline) ( Üye )
    Yalniz_Kurtm - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    İsim : MURAT
    Üyelik : 21 Mart 2006
    Mesajlar : 26,688
    Standart Yazdı :
    Bakanliktan besin uyarisi

    --------------------------------------------------------------------------------

    Saglik Bakanligi, besinleri satin alma, hazirlama, pisirme, depolama konusunda vatandaslari uyardi.




    Saglik Bakanligi'nin internet sitesinde yer alan bilgilere göre, alisverise çikmadan önce satin alinacak besinler için bir liste hazirlamasi gerektigi ve listede seçeneklere yer verilmesi gerektigi ifade edildi. Besinlerin günlük, haftalik ve aylik olarak siniflandirilmasi gerektigi belirtilen açiklamada, kisa süre içinde fazla besin alinmamasi gerektigi vurgulandi. Beslenmeye ayrilan paranin önceden belirlenmesinin önemli oldugu ifade edildigi açiklamada, besinlerin degisik yerlerdeki fiyatlarinin arastirilmasinin gerektigi kaydedildi. Düsük gelirli ailelerin, enerji ihtiyaçlarini karsilamak için ucuz olan tahillarin yaninda bir miktar kuru baklagil ve yumurta satin alarak enerji ve protein yönünden dengeli bir beslenme yapmalari tavsiye edildi.




    Fazla yagli besinlerin tercih edilmemesinin tavsiye edildigi açiklamada, özellikle yagsiz kirmizi etin kullanilmasi gerektigi vurgulandi. Saglikli yasam için az miktarda tuz kullanilmasi gerektigi belirtilen açiklamada, dogal sebze ve taze besinlerin tercih edilmesi, fazla miktarda katki maddesi içeren besinlerden kaçinilmasinin önemli oldugu bildirildi. Hazir meyve sulari, gazoz, kolali içecekler yerine besleyici degeri daha yüksek olan taze sikilmis meyve sulari, ayran, limonun tercih edilmesi tavsiye edildi.



    HAZIRLAMA VE PISIRMENIN PÜF NOKTALARI




    Alisveris sonrasi satilan alinan gida maddelerinin saglikli bir sekilde hazirlamasinin önemli oldugunun kaydedildigi açiklamada, su ifadelere yer verildi:




    "Ekmek, çörek, kurabiye yapmak için hamurun mayalandirilmasi besleyici degerini artirir. Beyaz ekmek yapmak için bugday tanesinin, kepek ve özünün iyice ayrilmasi besleyici degerini azaltir. Tarhana, yogurt ve unun karisimiyla mayalandirilarak yapildigindan, besleyici degeri yüksektir. Pisirirken içine pismis nohut, mercimek, havuç eklenmesi degerini daha da artirir. Tarhana güneste kurutulursa, süt ve yogurt aydinlik yerde bekletilirse vitamin B2, vitamin B6 ve folik asit degerleri azalir. Yumurta, süt, yogurt, peynir ve tahinle yapilan tatlilarin besleyici degerleri, sadece un, yag, seker kullanilarak yapilanlardan üstündür. Seker yerine pekmez kullanilmasi, besleyici degerini daha da artirir. Sütlü tatli yaparken seker önceden konulmalidir. Birlikte yüksek sicaklikta pisirilirse, protein degeri azalir. Kuru fasulye, nohut, mercimek gibi besinler iyi pisirildiginde sindirimi kolaylasir ve böylelikle protein degeri artar. Yumurta çig yenirse ya da sarisinin etrafi yesillenecek kadar hizli ateste, uzun süre pisirilirse, besleyici degeri azalir. Yesil ve sari sebzelerden yapilan salatalara limon veya sirke eklenir, bekletilirse A ve C vitamini degeri azalir. Sebzeler dograndiktan sonra bekletilirse ve haslama, pisme sulari atilirsa, vitamin ve mineralleri azalir. Meyveler kesildikten ya da suyu sikildiktan sonra bekletilirse C vitamini degeri azalir. Hatta sikilmis meyve sulari buzdolabinda bekletilirse vitamin degeri azalir. Süt yarim saat gibi uzun süre kaynatilirsa vitaminleri azalir. Pastörize ve sterilize edilmemis süt kabarinca atesten alinirsa, mikroplari ölmez. Süt kabardiktan sonra karistirilarak 4-5 dakika kaynatilip hemen sogutulur. Cam kavanozda buzdolabinda 1-2 gün saklanir. Yag yakildiktan sonra yemege konursa, sagliga zararli duruma gelir. Yogurdun yesilimsi suyu atilirsa vitamin degeri azalir. Ayrica yogurt torbaya konup süzülür ve süzülen suyu atilirsa vitamin kaybi olur. Kapaklari-hafif de olsa- içe veya disa dogru bombaj yapmis konserveler saglik için son derece zararlidir."

  6. #6
    Yalniz_Kurtm isimli Üyemiz şuan sistemimize bağlı değildir. (Offline) ( Üye )
    Yalniz_Kurtm - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    İsim : MURAT
    Üyelik : 21 Mart 2006
    Mesajlar : 26,688
    Standart Yazdı :
    BESINLERI SAKLAMA KURALLARI




    Bazi besinlerin kisa zamanda kullanilmasinin olanaksiz oldugunun bildirildigi açiklamada, bazi besinlerin çesitli islemlere tabi tutarak uzun süre degerinden ve lezzetinden kaybettirmeden saklamanin zorunlu oldugu kaydedildi. Taze besinlerin, hasat edilmelerinden itibaren mikroorganizma ve enzimlerin etkisine maruz kaldiginin ifade edildigi açiklamada, su bilgilere yer verildi:




    "Besini mikroorganizmalarin etkisinden koruyabilmek ve enzim faaliyetlerini durdurabilecek bir ortam olusturmak zorunlulugu vardir. Mikroorganizma ve enzimler belirli bir sicaklik derecesinde faaliyet gösterdiklerine göre besinler soguk yerde saklanirsa, tazeliklerini koruyabilirler. Besinlerin saklanabilecegi buzdolaplari, soguk hava depolari ve dondurma araçlari veya yerleri yapilmistir. Bu gibi yerlerde besinlerin bozulmadan saklanma süresi dolabin veya deponun isi derecesine baglidir. Taze sebzeler bekletilmez, tereyagi ve benzeri kahvaltilik margarinlerde nem miktari fazla oldugundan kolay bozulurlar. Bu bakimdan buzdolabinda saklanmasi gereklidir. Patates, karanlik, serin, kuru ve hava akimi olmayan yerlerde saklanir. Isik, patatesin renginin yesile dönmesine neden olabilir. Sogan için en iyi saklama ortami kuru, hava akimi olan serin yerdir. Kuru besinler serin, karanlik, kuru ve havalandirilabilen yerlerde saklanir. Kuru besinlerin saklandigi yerin nemli olmasi küflerin çogalmasina neden olur. Besinler mümkünse raflarda, yerden yukarida, agzi kapali kaplarda birbirlerine benzeyenler bir araya konmak suretiyle saklanmalidir."

  7. #7
    Yalniz_Kurtm isimli Üyemiz şuan sistemimize bağlı değildir. (Offline) ( Üye )
    Yalniz_Kurtm - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    İsim : MURAT
    Üyelik : 21 Mart 2006
    Mesajlar : 26,688
    Standart Yazdı :
    AIDS hastalarina yeni umut

    Ispanya'da yapilan bir arastirma ile kandaki kolestrolü düsürmek için kullanilan bazi kalp ilaçlarinin HIV virüsünün etkilerini yavaslattigi tespit edildi.

    BBC'de yayinlanan habere göre, Ispanyol Bilim Arastirmalari Konseyi laboratuarlarinda gerçeklestirilen deneylerde, HIV virüsü tasiyan 6 hastaya, bir ay boyunca, kandaki yüksek kolestrole bagli kalp krizi riskini düsürmeye yardimci olan 'statin' türü kalp ilaçlari verildi.

    Deney sonucunda, deneklerdeki HIV virüsü sayisinin azaldigi görüldü. Ancak ilaçlarin alinmamasi halinde virüsün yeniden çogalmaya basladigi da tespit edildi.

    Bulgular sonucunda uzmanlar, piyasada bol bulunan 'statin' türü ilaçlarin AIDS'le mücadele için ucuz bir silah olabilecegi kanaatine vardi.

  8. #8
    Yalniz_Kurtm isimli Üyemiz şuan sistemimize bağlı değildir. (Offline) ( Üye )
    Yalniz_Kurtm - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    İsim : MURAT
    Üyelik : 21 Mart 2006
    Mesajlar : 26,688
    Standart Yazdı :
    Kemik tümörleri her yasta görülebiliyor

    --------------------------------------------------------------------------------

    Degisik tip ve karakterde olusan kemik tümörleri sadece yetiskinleri degil çocuklari da tehdit ediyor.

    Mide, barsak, meme ve akciger gibi pek çok organda iyi ya da kötü huylu tümör gelisebilecegi biliniyor. Kemiklerde de tümör olusabilecegi çok da bilinen bir durum degil. Oysa çocukluk döneminden baslayarak hemen hemen her yas döneminde kemiklerde olusan tümörlere rastlamak mümkün. Tümörün tipine ve hastanin yasina göre degisiklik gösteren cerrahi tedavi seçenekleri bulunan hastalik hakkinda Acibadem Hastanesi Kozyatagi Ortopedi ve Travmatoloji Klinik Sefi Prof. Dr. Metin Türkmen sunlari söylüyor: "Tümör cerrahisi, çok titizlik gerektiren bir tedavi seklidir. Biyopsinin alinmasi bile belli kesin kurallar içinde yapilmalidir. Uygulanacak cerrahi tedavi, sadece tümör odaginin bosaltilmasi seklinde olabilecegi gibi, tümör dokusunun etrafindaki dar veya genis alandaki saglam doku ile birlikte çikarilmasi seklinde olabilir. Bazi durumlarda amputasyon gereklidir. Bütün bu cerrahi uygulamalarinin öncesi veya sonrasinda tümörün cinsine göre radyoterapi, kemoterapi veya her ikisine birden ihtiyaç olabilir. Habis tümörlerde, biyopsi ile tani konulduktan sonra ortopedist, tibbi onkolog, radyasyon onkologu, patolog ve radyolog bir araya gelerek uygulanacak tedavi protokolü hakkinda karar verirler."

    Selim Kemik Tümörleri

    Selim kemik tümörlerine çogunlukla çocukluk ve gençlik dönemlerinde rastlaniyor. Bazen agrisiz olabiliyor, ya bir kirik sonrasinda veya ele gelen sislikler halinde tesadüfen ortaya çikiyorlar. O nedenle bu dönemde, istirahat veya hareket sirasinda olusan agrilar, hareketlerde görülen sinirlanmalar ve özellikle el ile hissedilen sislikler dikkate alinmali, nasil olsa geçer diyerek ihmal edilmemeli. Çocukluk döneminde görülen selim tabiattaki tümörlerin çogunlugu kistik yapida oluyor. Prof. Dr. Türkmen bunu söyle açikliyor: "Çocukluk döneminde çok belirgin olmayan kemik agrilarinin ve çogunlukla banyo sirasinda ele gelen sertliklerin dikkate alinmasinda fayda vardir.

    Kemik dokusunun içinde bir bosalma ile kist olusur. Bu da, dogal olarak kemik dokusunun direncini azaltir ve basit travmalar ile çok kolaylikla kirilirlar." Selim kemik tümörlerinin tedavisi tümörün tipine ve hastanin yasina göre degisiklik gösteriyor. Prof. Dr. Türkmen söyle diyor: "Basit kemik kistinin tesadüfen ortaya çikmasi, hemen bir cerrahi tedaviyi gerektirmeyebilir, kist boslugunun içine steroid veya kemik iligi enjeksiyonlari denenebilir. Kirigin olustugu durumlarda ise çogunlukla cerrahi tedavi uygulanmaktadir. Cerrahi tedavide kistik boslugun içinin tamamen kazinarak bosaltilmasi ve gerekli tespitin yapilmasindan sonra, kalan boslugun doldurulmasi gerekir. Doldurma isleminde kullanilan doku, çogu zaman hastanin uygun bir bölgesinden alinan (donör bölge) kendi kemik dokusudur."

    Habis Kemik Tümörleri

    Habis kemik tümörlerini baslica üç tipi var. Prof. Dr. Türkmen bunlari söyle siraliyor: "Birincisi kemikte primer olarak ortaya çikanlardir. Bunlar daha çok çocukluk ve genç eriskin döneminde görülür. Ikinci tip habis tümörler ise, primer olarak mevcut bir selim kemik tümörünün yasin ilerlemesi ile karakter degistirmesi sonucu ortaya çikarlar. Üçüncü tip habis tümörler ise metastatik olanlardir.

    Bunlarda, vücutta bir baska dokuda habis bir tümör vardir ve onun kemik dokusuna metastazi söz konusudur. Metastaz yapan tümörler arasinda siklikla akciger, meme, tiroid ve erkeklerde prostat kanserleri öncelik almaktadir. Ileri yaslarda, ve özellikle bir organinda habis tümörü olan kisilerde, ortaya çikan kemik agrilarinin dikkatle incelenmesi gereklidir. Metastazlarin bel kemiginde de sik görülmesi ve olusacak kiriklarin ayrica nörolojik komplikasyonlari da yaratabilecegi akildan çikarilmamalidir.

    Multi disipliner tedavi

    Kemik tümörlerinin tedavisinde, özellikle habis tipte olanlarinda, cerrahi tedavi yaninda, tibbin diger dallari ile ortak çalismayi gerektiren protokoller mevcut. Önde gelen bölümler tibbi onkoloji ve radyasyon onkolojisi olarak göze çarpiyor. Habis tümörlerde, biyopsi ile tani konduktan sonra ortopedist, tibbi onkolog. radyasyon onkologu, patolog ve radyolog bir araya gelerek tartisiyor ve uygulanacak tedavi protokolü hakkinda karar veriyorlar. Cerrahi tedaviden önce radyoterapi veya kemoterapi uygulanabilecegi gibi, her ikisi birlikte de uygulanabiliyor.

  9. #9
    Yalniz_Kurtm isimli Üyemiz şuan sistemimize bağlı değildir. (Offline) ( Üye )
    Yalniz_Kurtm - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    İsim : MURAT
    Üyelik : 21 Mart 2006
    Mesajlar : 26,688
    Standart Yazdı :
    Agiz kanseri erkekleri tehdit ediyor

    --------------------------------------------------------------------------------

    Agiz kanserlerinin çogunlugunun 45 yasin üzerinde ortaya çiktigi ve erkeklerde olusma olasiliginin kadinlara oranla iki kat fazla oldugu bildirildi.


    Türk Dishekimleri Birligi'nden (TDB) alinan bilgiye göre, agiz kanserlerinin olustugu bölgeler siklikla dil, agiz tabani, dil köküne yakin yumusak damak alanlari, dudaklar ve disetleri. Agiz kanserleri erken dönemde teshis edilerek tedavi saglanmazsa yayilarak sürekli agri, fonksiyon kaybi, tedavi sonrasi düzeltilmesi mümkün olmayan yüz ve agiz deformiteleri, hatta ölümlere neden olabiliyor.


    TDB, dishekimine düzenli araliklarla gidilmesinin agiz kanserlerinin erken dönemde tespit edilmesi açisindan çok önemli oldugunun altini çizerek, "Agiz kanserlerinin kesin nedeni tam olarak bilinmez. Bununla beraber, tütün ürünleri, alkol ve besinlerdeki bazi maddeler ve fazla günes isigina maruz kalinmasi gibi faktörlerin agiz kanseri riskini arttirdigi öne sürülüyor. Uzmanlar genetik yatkinligi da agiz kanserleri için risk faktörleri arasinda gösteriyor" degerlendirmesini yapti.


    AGIZ KANSERININ MUHTEMEL BELIRTILERI:


    - Agiz içinde veya etrafinda beyaz veya kirmizi renkli alanlar


    - Agiz içinde hassas, tahris olmus, kabarik veya kalinlasmis alanlarin olmasi


    - Agizda veya bogazda tekrarlayan kanamalar


    - Seste bogukluk veya bogazda yutulamayan cisim hissi


    - Çigneme ve yutma güçlügü


    - Dil ve çene hareketlerinde zorlanma


    - Dil veya agizin diger bölgelerinde his kaybi, uyusukluk


    - Alt veya üst çenede meydana gelen sislikler ve bunun sonucu mevcut protez uyumunun bozulmasi


    - Agiz kanseri lezyonlari baslangiç döneminde agrisizdir, kanser ilerleyerek saglikli agiz dokularinda harabiyet olusturdukça agri sikayeti de baslar. Kisinin kendinin agiz
    kanserini farketmesi güç olabilir. Bu nedenle düzenli dishekimine gidilmesi son derece önemlidir.

  10. #10
    Yalniz_Kurtm isimli Üyemiz şuan sistemimize bağlı değildir. (Offline) ( Üye )
    Yalniz_Kurtm - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    İsim : MURAT
    Üyelik : 21 Mart 2006
    Mesajlar : 26,688
    Standart Yazdı :
    Saç dökülmesinin nedenleri ve tedavisi

    --------------------------------------------------------------------------------

    Memorial Hastanesi Medikal Estetik ve Zayiflama Merkezi'nde görevli Opr.Dr.Kemal Ugurlu saç dökülmesi ve tedavi yöntemleri hakkinda bilgi verdi.

    Estetik görünümde çok önemli bir yer tutan saçin kaybi kiside yaslanma duygusu yaratmakta, vücudundan birseylerin eksildigi düsüncesi insanlari mutsuz etmektedir. Erkeklerde daha sik olmasina ragmen kadinlarda da görülmekte ve psikolojik etkisi çok daha fazla olmaktadir.

    SAÇ DÖKÜLMESININ NEDENLERI

    Saç dökülmeleri kansizlik, beslenme bozukluklari, vitamin eksiklikleri, agir hastaliklar, hormonal düzensizlikler ve bazi ilaç kullanimlarindan sonra görülebilirse de genelde bir nedene baglanamaz. Ailesel yatkinlik, stres, mantar enfeksiyonlari ve kalitesiz bakim ürünlerinin kullanilmasi dökülmeyi etkileyerek arttirabilmektedir.

    Saç dökülme alanlari erkeklerde basinn ön, üst ve tepe kisminda görülür ve degisik genislikte olabilir. Çogu kiside ileri yaslara kadar basin her iki yaninda ve ensede dökülmeyen alanlar kalir.

    Kadinlarda ise yaygin seyrelme tarzinda dökülmeye daha sik rastlanir bölgesel dökülme nadir olarak görülür.

    Saç dökülmesi otuzlu yaslara dogru baslar ve elli yasin üstünde erkek nüfusunun hemen hemen yarisinda görülür. Baslama yasi nekadar erken olursa dökülme o kadar fazla ve genis alanda olur.

    DÖKÜLMEYI DURDURAN YADA YENIDEN SAÇ ÇIKARTAN TEDAVI VAR MIDIR ?

    Vücudun diger hücreleri gibi saç hücrelerininde genetik olarak sifrelenmis bir ömrü vardir. Dökülen saçlarin ömürlerinin kisa olarak planlandigi düsünülür. Bazi ilaçlarla bu dökülmeye baslayan saçlarin hücrelerinin ömrü uzatilmaya çalisilmaktadir. Ancak bu ilaçlar kullanildigi dönemde kismen etkili olmakta ilacin kesilmesi ile eski dökülme durumuna geri dönülmektedir. Uzun zaman önce saçin dökülmüs oldugu bölgelerde etkili olan bir ilaç ise henüz bulunamamistir.

    SAÇ EKIMI

    Günümüzde teknolojinin gelismesi ile birlikte estetik cerrahinin tüm bölümleri gibi saç ekim teknigide çok gelismis ve mükemmel sonuçlar alinir hale gelinmistir. Eskiden içerisinde 5-6 saç hücresi bulunan dokularla (makro greftlerle) yapilan saç ekimleri dogal olmayan görünüm yaratmaktaydi. Günümüzde saç ekimi artik mikro greft teknigi olarak bilinen 1-2 kil hücresinin ekimi seklinde yapilmaktadir.

    Saç ekiminde en önemli kriter saç ekimi yapilacak alanla, saçin alindigi alan arasindaki orandir. Tüm saçin 3 de 1 ve daha az oranindaki dökülmelerinde saç ekimi ile elde edilecek estetik sonuçlar çok iyidir. Daha genis alanlardaki dökülmelerde alanin genisligine bagli olarak estetik basari düsmekte, ekim sonrasi elde edilen saç yogunlugu biraz daha az olmaktadir. Basariyi etkileyen önemli bir diger etkende ekibin tecrübesidir. Saçin ekim yönü, açisi, yogunlugu ve hücrelerin efektif dagilimi estetik görünümü çok etkiler.

  11. #11
    Yalniz_Kurtm isimli Üyemiz şuan sistemimize bağlı değildir. (Offline) ( Üye )
    Yalniz_Kurtm - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    İsim : MURAT
    Üyelik : 21 Mart 2006
    Mesajlar : 26,688
    Standart Yazdı :
    Koyu renk ekmek ye, sagligini koru

    --------------------------------------------------------------------------------

    ABD'li bilim adamlari, koyu renkli ekmek yemenin kalp sagligini korudugunu ortaya çikardi.
    Seattle kentindeki Kardiyovasküler Saglik Arastirma Birimi'nde görevli Dr. Dariush Mozaffarian baskanligindaki arastirma ekibi, 70 yasin üzerinde olan ve hayati boyunca hiç kalp-damar rahatsizligi geçirmemis üç bin 588 kisi üzerinde yaklasik dokuz yil süren bir arastirma yapti. Internetteki ailem.com sitesinde yer alan yazida, bu konudaki arastirmanin sonuçlarinin ilginç bir gerçegi ortaya çikardigi belirtildi. Arastirmanin sonuçlarina göre, kalp ve damar hastaliklari riskinin günde 6,3 gram tahil lifi tüketen kisilerde, günde 1,7 gramdan az tahil lifi tüketen kisilere göre yüzde 21 oraninda daha düsük oldugu saptandi. Dr. Mozaffarian öncülügündeki bilim adamlari, yemek yerken daha çok koyu renkli ekmegin tercih edilmesi gerektigine dikkat çekerken, sebze ve meyve liflerinin ise herhangi bir olumlu etkisinin tespit edilmedigine isaret ettiler.

  12. #12
    Yalniz_Kurtm isimli Üyemiz şuan sistemimize bağlı değildir. (Offline) ( Üye )
    Yalniz_Kurtm - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    İsim : MURAT
    Üyelik : 21 Mart 2006
    Mesajlar : 26,688
    Standart Yazdı :
    Ceninler Parkinson'a umut oldu

    --------------------------------------------------------------------------------

    Fransa Kretey Ulusal Tip Arastirmalari Enstitüsü Doktorlarindan Anselme Perrier yaptigi arastirmalarda kürtajla alinan ceninlerden elde edilen insan beyin nöronu kök hücrelerinin Parkinson hastaligi için bir tedavi yolu oldugunu ortaya koydu.
    Uzun zamandir arastirmalarini sürdüren ve Parkinson hastaligi'na tedavi yöntemi arayisinda olan Anselme Perrier, kürtajla alinan ceninlerden elde edilen insan beyin nöronu kök hücreleriyle, Parkinson hastaligi'na yol açan sorunu çözebilecegi sonucuna vardi. Perrier, kök hücreden üretilen beyin nöronunun, Parkinson hastaligiyla beynin yitirdigi kimyasallari ayir detme fonksiyonunu yeniden saglayabildigine vurguladi. Bilimsel alanda bir kilometre tasi olarak kabul edilen bu yeni bulgu, cenin kaynakli kök hücrenin Parkinson'lu hastalarin beyinlerine asilanabilecegini de ortaya koyuyor. Ancak yeni olan bu bulus, Parkinson hastalarina kisa vadede bir tedavi olanagi da saglayamazken, arastirmalarin gelistirilmesi ve yasal izinlerin saglanmasi için gerekli çalismalarin baslatilacagi vurgulandi.

  13. #13
    Yalniz_Kurtm isimli Üyemiz şuan sistemimize bağlı değildir. (Offline) ( Üye )
    Yalniz_Kurtm - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    İsim : MURAT
    Üyelik : 21 Mart 2006
    Mesajlar : 26,688
    Standart Yazdı :
    Türkiye'nin ürperten kanser haritasi

    --------------------------------------------------------------------------------

    Saglik Bakanligi Kanserle Savas Dairesi ile Ankara Il Saglik Müdürlügü Kanser Kayit, Istatistik ve Egitim Birimi'nin ortaklasa gerçeklestirdigi kanser arastirmasi Türkiye'deki kanser vakalarina iliskin çarpici gerçekleri su yüzüne çikardi.


    Arastirmaya göre 1999 yilinda sekiz bin 879 olan kanserli sayisi 2003 yilinda üç bin 893 artarak 12 bin 772'ye yükseldi. Erkeklerde en çok akciger, mide, mesane, prostat ve kolon, kadinlarda ise meme, over, mide, kolon ve akciger kanseri görülüyor.

    Ankara Il saglik Müdürlügü'nün yayin organi, "Sagligin Baskenti" dergisinde yayinlanan arastirma sonuçlarina göre, 1999 yilinda sekiz bin 879, 2000 yilinda sekiz bin 613, 2001 yilinda dokuz bin 054, 2002 yilinda 10 bin 971 ve 2003 yilinda 12 bin 772 kanserli hasta tespit edildi. 2003 yilinda 'bildirimi yapilan' kanser vakalarinin yas ve cinsiyete göre istatistikleri söyle:


    "0-4 yas: Erkek 102, Kadin: 85,Toplam: 187


    5-9 yas: Erkek 103, Kadin: 64, Toplam: 167


    10-14 yas: Erkek 83, Kadin: 70, Toplam: 153


    15-19 yas: Erkek 112, Kadin: 82, Toplam: 194


    20-24 yas: Erkek 181, Kadin: 114, Toplam: 295


    25-29 yas: Erkek 175, Kadin: 150, Toplam: 325


    30-34 yas: Erkek 203, Kadin: 267, Toplam: 470


    35-39 yas: Erkek 233, Kadin: 390, Toplam: 623


    40-44 yas: Erkek 443, Kadin: 531, Toplam: 974


    45-49 yas: Erkek 585, Kadin: 635, Toplam: 1220


    50-54 yas: Erkek 935, Kadin: 772, Toplam: 1707


    55-59 yas: Erkek 803, Kadin: 592, Toplam: 1395


    60-64 yas: Erkek 841, Kadin: 623, Toplam: 1464

    65 ve üstü: Erkek Iki bin 112, Kadin: Bin 436, Toplam: 3548


    Genel toplam: Erkek Alti bin 911, Kadin: Bes bin 811, Toplam: 12 bin 772".

  14. #14
    Yalniz_Kurtm isimli Üyemiz şuan sistemimize bağlı değildir. (Offline) ( Üye )
    Yalniz_Kurtm - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    İsim : MURAT
    Üyelik : 21 Mart 2006
    Mesajlar : 26,688
    Standart Yazdı :
    Çaprasik dislerin nedenleri ve tedavisi

    Çocukluk döneminde süt dislerin degisip, kalici dislerin gelmeye baslamasiyla pek çok çocukta çaprasikliklarin yasandigi bildirildi.


    Türk Dishekimleri Birligi'nin (TBD) web sitesinde yer alan bilgilere göre, bir çok anne ve baba, "Çocugumun disleri egri geldi" endiseyle dishekimine basvuruyor. Bu durumun en büyük nedeninin 'kalitim' oldugunu belirten uzmanlar, zamaninda alinmayan bazi önlemlerin de çaprasiklara yol açtigini ifade ettiler.

    Genetik olarak çocukta çene boyutuyla dislerin genislikleri arasinda uyumsuzluk olmasi ya da çenelerin gelismesini olumsuz yönde etkileyen solunum yolu problemlerinin dislerde çaprasikligiklara yol açtigini anlatan uzmanlar, "Çocugunuzun burun yollarindaki solunumu engelleyen faktörler öncelikle üst çenenin daha sonrada alt çenenin normal büyümesini etkileyerek dislerin düzgün siralanmasina engel olurlar. Bu durumda mutlaka uzman bir dishekiminin müdahalesi gerekir" diye konustular.

    Dislerdeki çaprasikligin bir diger nedeninin de süt dislerinin normal degisme zamani gelmeden çekilmesi olduguna dikkati çeken uzmanlar, sunlari kaydetti:

    "'Nasil olsa yerine yenisi gelecek' düsüncesiyle tedavi edilebilir düzeydeki süt dislerinin çekimi son derece hatalidir. Çünkü bu disler altlarindan gelecek kalici dislerin yerini koruyarak çaprasikliklari önlerler. Bir süt disi zamanindan önce çekilirse yandaki disler çekilen disin boslugina dogru kayar. Alttan gelecek kalici disin sürecegi yeri kapatir, kalici dis bulabildigi bosluktan sürmeye çalisir yada gömülü kalir. Her iki durumda da dis sisteminin dengesi bozulur ve çaprasikliklar gözlenir. Süt dislerini ara yüzlerinde görülen çürükler zamaninda tedavi edilmezse yandaki disler çürüyen, kayip dis dokusu kadar bosluga kayar. Çaprasikliklarin bir diger nedeni de budur. Iste bu nedenlerden dolayi süt dislerinde görülen çürüklerin tedavisi son derece önemlidir".

    Dislerin düzgün siralanmasinin sadece estetik açidan önemli olmadigini anlatan uzmanlar, dislerdeki çaprasikliklarin bu bölgelerin temizlenmesi güç olacagindan çürüklere, diseti hastaliklarina ve eklem agrilarina neden olabilecegini belirttiler. Çaprasik dislerin her yasta degisik tedavi yöntemleriyle ortodontistler tarafindan tedavi edilebildigini söyleyen uzmanlar, "Ancak bu tür tedaviler oldukça pahalidir. Bu nedenle çürüyen süt dislerinin çekiminden çok tedavisi yoluna gitmek daha da önemlisi iyi bir agiz bakimiyla disleri saglikli olarak agizda tutmak en dogru yöntem olacaktir" seklinde konustular.

  15. #15
    Yalniz_Kurtm isimli Üyemiz şuan sistemimize bağlı değildir. (Offline) ( Üye )
    Yalniz_Kurtm - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    İsim : MURAT
    Üyelik : 21 Mart 2006
    Mesajlar : 26,688
    Standart Yazdı :
    Balik zehirlemelerine dikkat

    Balik ve diger su ürünlerinin zehirlenerek ölüme sebep oldugunu belirten uzmanlar, bu konuda vatandaslari uyardi.
    Samsun Veteriner Kontrol ve Arastirma Enstitüsü Müdürü Uzman Veteriner Hekim Ismail Aydin, kurumlarinda balik ve diger su ürünleri hastaliklariyla ilgili kapsamli arastirma ve teshis yaptiklarini belirterek, vatandaslarin balik zehirlenmelerine karsi dikkatli olmasini istedi. Balik hastaliklarinin Türkiye için yeni bir konu oldugunu ve bu konuda bilgi birikimi bulunmadigini kaydeden Aydin, bu alandaki çalismalara hiz verilmesi gerektigini söyledi.


    Enstitü hizmet bölgesinde kültür balikçiliginin diger bölgelere nazaran daha hizli gelistigini ve bölgede yaklasik 170 isletme bulundugunu ifade eden Aydin, "Bu isletmeler, enstitü uzmanlarinin kontrolünde. Kurum uzmanlari, balik hastaliklari konusunda arastirma yapiyor. Balik isletmelerinin sorunlarinin çözülmesinde bilimsel verilere göre hareket ediyoruz. Bugüne kadar yapilan arastirmalara göre, balik çiftliklerinde özellikle Yersiniozis hastaligi çok yaygin. Bununla birlikte Vibrio, Aeromonas, Pseudomas, Edwardsiella ve Mixobacter infeksiyonlari da tespit edildi. Suya karisan sanayi atiklari suyun kalitesini bozarak özellikle bakir, çinko ve civa zehirlenmesine yol açiyor. Yagmur sulari, suda kursun birikimine sebep oldugu için kursun zehirlenmesi meydana getiriyor. Saglikli beslenmek için beyaz et tüketimi önemli. Ancak, özellikle balik ve deniz ürünlerinin bilinçli tüketilmesi, saglikli muhafaza edilmis ve ambalajlanmis, orijini bilinen, kontrolü yapilmis, hijyenik su ürünlerinin tüketilmesi gerekiyor" dedi.

    "MIDYE ZEHIRLEMESI ÖLDÜRÜYOR"
    Kirli sularda avlanan balik, midye ve diger su ürünlerinin insan sagligina zarar verdigini ifade eden Ismail Aydin, "Kabuklu deniz hayvanlari, insanlarda ishalle birlikte seyreden tehlikeli yiyecek zehirlenmelerinin ortaya çikmasina neden olabilir. Havalarin isinmasiyla birlikte risk faktörü daha da artmaktadir. Bu durum halk nazarinda bu ürünlere karsi güvenin sarsilmasina ve tüketimin azalmasina sebep olmaktadir. Yeterince islem görmemis ya da çig olarak tüketilen deniz kabuklularinin tüketimini takiben zehirlenme belirtileri ortaya çikabilmektedir. Bu deniz canlilarinin besinleri süzerek, agir agir yemesi nedeniyle, lagim sulariyla kirlenmis sulardan yüksek miktarda mikrop ve atik madde (toksinleri) almalarina ve vücutlarinda biriktirmelerine yol açar. Kabuklu deniz hayvanlari, iyi pisirilmesine ragmen iç organlardaki patojenler yeterli sekilde yok edilemeyebilir. Toksin birikimi de yüksek isiyla yok edilemez. Çok düsük miktarlarda, mide ve bagirsaklar için zararli ürünler gidalarda kalabilir ve bu ürünler tüketimi takiben hastaliklara neden olurlar. Bazi midye türleri de yendikleri zaman toksik etki gösterebilir (Mytilus edulus ve Modiola modiolus cinsi midyeler)" dedi.


    Midye zehirlenmelerinde, zehirlenme belirtisi olarak asiri duyarlilik ve felç, parmak uçlarinda igne batmasi gibi karincalanma hissi, dudaklarda sizlama ve uyusukluk hissedildigini söyleyen veteriner hekim Aydin, "Sersemlik, uyuklama, bogazda sikisma ve kuruluk, bazi vakalarda konusmada bozukluk vardir. Agir vakalarda ölüm solunum yetersizliginden kaynaklanmaktadir. Toksin ihtiva eden midyelerden 4-5 tanesinin yenmesiyle bile ölüm meydana gelebilir. Bu toksinin çok kuvvetli bir zehir olan potasyum siyanürden 50 kez daha güçlü oldugu bildirilmistir. Midye yendikten sonra bir rahatsizlik hissedilmesi halinde, gecikmeden en yakin saglik kurulusuna basvurulmalidir. Midye zehirlenmesi olaylari ABD, Fransa, Irlanda, Ingiltere ve Almanya gibi gelismis ülkelerde sik meydana geliyor. Ülkemizde midye zehirlenmesinin gelismis ülkelere oranla daha az görülmesinin sebebi, dini inanis boyutuna paralel olarak daha az tüketilmesinden kaynaklanmaktadir" diye konustu.

    "BOZULAN BALIKTA 12 SAAT IÇINDE 68 MILYAR BAKTERI OLUSUYOR"
    Sahillerde yasayan birçok deniz hayvaninin toksin ihtiva ettigini ifade eden Aydin, "Insanlar bazi baliklara temas etmekle de zehirlenebilir. Bu baliklarin yüzgeçleri birtakim dikenler ihtiva eder. Dikenin kaidesindeki kesede bulunan zehir, kesenin kanali vasitasiyla dikenin açtigi yaraya bosaltilir. Memleketimizde bulunan bu nevi baliklar: tarakonya, çarpan balik, kum tarakonyasi, varsan baligi, rina baligi, igneli vatoz baligi, tirpana baligi, kazik kuyrugu baligi, folya baligi, tatli su levregi gibi baliklardir. Dogal olarak toksin ihtiva eden bir tek baligin bile yenmesi, ölüme sebep olabilir. Balikçilik sektöründeki sorunlardan bir tanesi de çiftliklerde bilinçsiz kimyasal madde ve ilaç kullanimi sonucu olusan ilaç kalintisi birikimidir. Avrupa Birligi ülkeleri, ithal ettikleri su ürünlerinde ilaç kalintisi için belli bir standart getirmislerdir. Baliklarin yasadiklari ortamda yeterli sayida hastalik etkeni bulunursa, baliklarda yaralanma, organ bozukluklari, zayiflama ve stres gibi faktörlerle birlikte hem baligin kendi sagligini bozan, hem de kesim sonrasi balik etinin degerini düsüren hastaliklar meydana gelir" seklinde konustu.
    Balik etinin protein yönünden zengin oldugunu vurgulayan, ancak balik çiftliklerinin hijyenik olmasi gerektigini vurgulayan Aydin, "Uygun sartlarda balik vücudunda bir bakteri her 20 dakikada bir çogalmaktadir. Periyodik olarak çogalan bir bakteri hücresinden 12 saat sonra 68 milyar adet bakteri meydana geldigi dikkate alinirsa, bozulmaya ugramis bir balik etini yiyen kisinin ne kadar risk altinda oldugu anlasilir" dedi.


    Deniz ürünleri pisirilirken ortaya çikan dumanin solunmasinin, astim, rinitis, larenks ödemi veya rinokonjuktivitise sebebiyet verdigini hatirlatan Ismail Aydin, daha sonra sunlari söyledi:


    "Balik alerjileri, sindirimi takiben en erken 2 dakikada ortaya çikabilir. Deniz ürünleri alerjilerinin belirtileri de genellikle 1 saat içinde ortaya çikar. Insanlarda deniz ürünleri anafilaktik soka sebep olabilir. Bazi bakteriler orkinos, uskumru, palamut gibi balik türlerinde toksin olusturur. Bu baliklarin yenmesiyle balik zehirlenmesi meydana gelir. Bazi deniz kamçililari da toksin üretebilirler. Baliklarin bazi türleri, bu toksik kamçililari tükettikten sonra insanlar için zehirli hale gelir. Bu toksinler baligin iç organlarinda, kafasinda ya da merkezi sinir siteminde depolanir. "

    Samsun Veteriner Kontrol ve Arastirma Enstitüsü'nün bölge enstitüsü oldugunu kaydeden Ismail Aydin, Samsun, Sinop, Amasya, Tokat, Sivas, Ordu, Giresun, Trabzon ve Rize'den olusan toplam 9 ile hizmet götürdüklerini, balik hastaliklariyla ilgili kapsamli arastirma ve teshis yapilabilen bir alt yapiya sahip olduklarini sözlerine ekledi.

  16. #16
    Yalniz_Kurtm isimli Üyemiz şuan sistemimize bağlı değildir. (Offline) ( Üye )
    Yalniz_Kurtm - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    İsim : MURAT
    Üyelik : 21 Mart 2006
    Mesajlar : 26,688
    Standart Yazdı :
    Sitmaya karsi 'oz' ilaci

    --------------------------------------------------------------------------------

    Sitmaya karsi doktorlar grubu tarafindan Hindistan'daki laboratuarlarda gelistirilen 'OZ' adindaki ilaç, hastaligin 'kesin çözümü' olarak görülüyor.


    Hindistan'daki laboratuarlarda gelistirilen ve tip çevrelerinde sitma ile mücadelede bir devrim olarak nitelendirilen OZ, Çin'de çesitli hastaliklarin önlenmesinde kullanilan
    bitkisel ilaçlardan 'Artemisinin' adli anti sitma maddesi içeriyor. Doktorlar tarafindan sentetik olarak gelistirilen OZ, Artemisinin maddesinin bitkisel versiyonuna da gereksinim duymadigi için çok daha ucuz olarak satilacagi belirtiliyor. Hindistan'da sitma hastaligi olan insanlar üzerinde denenen ilacin basarili sonuç verdigi ve hastaligi tamamen kuruttugu ve hiçbir iz ve ya bulgu birakmadigi saptandi.

    Hindistanli doktorlarin saglik dünyasina hediye ettigi yeni sitma ilaci OZ, 2005 Ocak ayindan itibaren test kullanimina girecek.

  17. #17
    Yalniz_Kurtm isimli Üyemiz şuan sistemimize bağlı değildir. (Offline) ( Üye )
    Yalniz_Kurtm - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    İsim : MURAT
    Üyelik : 21 Mart 2006
    Mesajlar : 26,688
    Standart Yazdı :
    Uykusuzluk çekenlere tavsiyeler

    --------------------------------------------------------------------------------

    Hemen hemen herkesin zaman zaman yasadigi uykusuzluk sorunundan, basit birtakim önlemlerle kurtulunabiliniyor.


    Türk Psikiyatri Dernegi'nin internet sitesi 'Psikonet'te yer alan bilgilere göre, özellikle kabul gören kisilerde görülen uykusuzluk sorunu, uyandiktan sonra tekrar uykuya dalmakta güçlük ve sabah yeterince dinlenmemis olarak uyanmak seklinde kiside sikinti meydana getirir. Uzmanlar kötü bir uykuyu, düzensiz bir uyuma aliskanligi, gün içinde kisa uykular, kafein içeren maddeler, rahatsiz yatak, odanin çok sicak ya da çok soguk olmasi, asiri gürültü ile günlük hayatta yasanan gerilim ve endiselere bagliyorlar. Ancak birkaç basit önlemle uykusuzluk sorununu çözmek ve uykuyu gelistirmek mümkün. Psikologlarin sundugu öneriler ise söyle:


    "- Uykunuzun geldigini hissettiginizde yataga gidin.


    - Yatakta kitap okumayin ya da televizyon seyretmeyin. Bunlar uyku kaçirici etkinliklerdir.


    - Bir önceki gece kötü uyumus olsaniz bile gün içinde kestirmeyin. Eger uzun süre "kalitesiz" bir uykunuz varsa ve uzun süren "uykuya dalamama" dönemleriniz oluyorsa, farkinda olmadan yataginizi/yatak odanizi "uyumak" yerine "uyanik kalmak" ile eslestirmis olabilirsiniz. Bu durumdan kurtulmak için de;


    - Çok yorgun hissetseniz ya da uyku açiginizi telafi etmek isteseniz de erken bir saatte yataga gitmeyin.


    - Isiklari hemen söndürün.


    - 20 dakika içinde uyumadiysaniz, baska bir odaya gidin; tekrar uykunuz gelene kadar oturun ve rahatlayin.


    - Bir gece önce az uyumus olsaniz bile, her gün ayni saatte uyanin."

  18. #18
    Yalniz_Kurtm isimli Üyemiz şuan sistemimize bağlı değildir. (Offline) ( Üye )
    Yalniz_Kurtm - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    İsim : MURAT
    Üyelik : 21 Mart 2006
    Mesajlar : 26,688
    Standart Yazdı :
    40 yasin altindaki tiryakiler dikkat

    --------------------------------------------------------------------------------

    Dünya Saglik Örgütü, 40 yasin altindaki sigara tiryakilerini uyardi. Buna göre, genç tiryakiler sigara kullanmayan yasitlarina göre 5 kat daha fazla kalp krizi riski tasiyor.

    BBC'den yayinlanan habere göre, Dünya Saglik Örgütü ile çesitli ülkelerin saglik kurumlarinin isbirligi ile yapilan arastirmalarda, 21 ülkedeki 33 ve 64 yas arasindaki kisilerin kalp krizi riskleri degerlendirildi.

    Avrupa, Çin, Avustralya, Yeni Zelanda ve Kuzey Amerika merkezli olarak yürütülen arastirmalarda, 1985 ve 1994 yillari arasinda kalp krizi geçiren ancak ölmeyen toplam 23 bin kisiye rastlandi.

    Bu sayinin 4/5'inin ise 35-39 yaslari arasinda olan sigara tiryakileri oldugu tespit edildi. Bu saptamayla 35-39 yas arasindaki tiryakilerin, sigara kullanmayan akranlarina göre 5 kat fazla kalp krizi riski tasidigi belirlendi. Bu oranin erkeklerde ve kadinlarda hemen hemen ayni oldugu ifade ediliyor.
    __________________

  19. #19
    Yalniz_Kurtm isimli Üyemiz şuan sistemimize bağlı değildir. (Offline) ( Üye )
    Yalniz_Kurtm - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    İsim : MURAT
    Üyelik : 21 Mart 2006
    Mesajlar : 26,688
    Standart Yazdı :
    Çocugunuzun ruh sagligi da önemli

    --------------------------------------------------------------------------------

    Anne ve babalar çocuklarinin fiziksel güvenligi kadar onlarin duygusal rahatligindan da sorumlu.


    Uzmanlara göre, saglikli bir büyüme sadece fiziksel saglik olarak algilanmamali, çesitli nedenlere bagli olarak çocukta olusan en ufak bir ruhsal dengesizlik ileride büyük bir sorun haline gelebilir.


    Çesitli kaynaklardan derlenen bilgilere göre, bir çocugu büyütmenin tek bir dogru yolu yok. Ana-babalik tarzlari degisir fakat çocugunuz için yapilmasi gerekenler aynidir. Besleyici gidalar, düzenli saglik kontrolleri, asi ve sporun yanisira ebeveynler çocuklari için güvenli bir ev ve çevre saglamak zorunda. Çocuklardan yapabileceklerinden azinin ya da fazlasinin beklememesi gerektigini belirten uzmanlar, ebeveynlere, ruhsal problemi olmadan çocuk yetistirmek için su tavsiyelerde bulunuyorlar:


    "- Çocugunuzu duygularini ifade etmeye tesvik edin ve duygularina saygi gösterin.


    - Çocugunuza herkesin aci, korku, öfke ve kaygi yasadigini anlatin. Bu duygularinin kaynaklarini ögrenmeye çalisin.


    - Çocugunuzun öfkesini olumlu bir sekilde, siddete basvurmadan göstermesine yardim edin. Aranizdaki saygi ve güveni gelistirin.


    - Anlasamadiginizda bile sesinizi yükseltmeyin.


    - Iletisim kanallarini açik tutun ve çocugunuzu dinleyin.


    - Çocugunuzun anlayabilecegi kelimeler ve örnekler kullanin.


    - Onu soru sormaya tesvik edin.


    - Rahatlik ve güven verin.


    - Dürüst olun.


    - Olumluluklar üzerinde durun.


    - Her konuda konusmaya istekli oldugunuzu gösterin.


    - Kendi problem çözme ve basetme becerilerinize bakin.


    - Onun için iyi bir örnek olup olmadiginizi kendinize sorun.


    - Eger çocugunuzun duygularindan ve davranislarindan bunaldiysaniz ya da kendi engellenmelerinizi ya da öfkenizi kontrol edemiyorsaniz yardim alin.


    - Çocugunuzun yeteneklerine destek olun, sinirliliklarini kabul edin.


    - Hedefleri baska birinin beklentilerine göre degil çocugunuzun yeteneklerine ve ilgilerine göre olusturun.


    - Çocugunuzun basarilarini kutlayin.


    - Çocugunuzun yeteneklerini baska çocuklarinkilerle kiyaslamayin, onu tek basina degerlendirin.


    - Çocugunuzla birlikte olmak için düzenli olarak zaman ayirin.


    - Çocugunuzun bagimsizligini destekleyin ve kendilik degerini artirmasina yardim edin.


    - Yasamin inis çikislarinda çocugunuzun yaninda olun.


    - Çocugunuzun problemlerin üstesinden gelebilecegine ve yeni yasantilarla basedebilecegine güvendiginizi gösterin.


    - Yapici, açik ve tutarli bir disiplin uygulayin ve çocugunuz için hangi yolun daha etkili oldugunu ögrenin.


    - Olumlu davranislarini onaylayin.


    - Çocugunuzun hatalarindan ders almasina yardim edin.


    - Ona hiçbir sart kosmadan kosulsuz sevin.


    - Özür dileme, isbirligi, sabir, bagislama ve baskalariyla ilgilenmenin önemini ögretin".


    UYARI NITELIGINDE BELIRTILER


    Çesitli uyarilarin, bir çocugun ya da ergenin muhtemel ruh sagligi problemine isaret ediyor olabilecegine dikkat çeken uzmanlarin üzerinde durduklari belli basli belirtiler ise söyle:


    "- Duygularla ilgili güçlükler.


    - Makul bir neden olmadan üzülme ve çaresizlik duyma ve bu duygulardan kurtulamama.


    - Çogu zaman yogun öfkeli olma, aglama ya da asiri tepkide bulunma.


    - Degersizlik ya da suçluluk duygulari gösterme.


    - Baska çocuklardan daha fazla endiseli ya da kaygili olma.


    - Bir ölümün ya da kaybin ardindan çok uzamis bir yas tutma.


    - Asiri derecede korkulu olma. Açiklanamayan korkular duyma ya da diger çocuklardan daha fazla korku duyma.


    - Fiziksel sorunlarla ya da görünümle sürekli ilgilenme.


    - Zihnini kontrol edememekten ya da zihninin baskalari tarafindan kontrol edildiginden korkma.


    - Okul durumunda kötülesme.


    - Genellikle zevk aldigi seylere ilgisini kaybetme.


    - Uyuma ve yeme aliskanliklarinda açiklanamayan degismeler gösterme.


    - Arkadaslarindan ya da ailesinden uzaklasma ve hep yalniz kalmayi isteme.


    - Çok fazla hayal kurma.


    - Yasami basedemeyecek kadar zor bulma ve intihardan söz etme.


    - Açiklanamayan sesler duyma.


    - Kendini verememe, karar vermede zorlanma.


    - Yerinde oturamama, dikkati toplayamama.


    - Zarar görmekten, baskalarini incitmekten, "kötü" bir sey yapmaktan korkma.


    - Gün içinde defalarca yikanma ve esyalari temizleme ihtiyaci duyma ya da belirli davranislari tekrarlama.


    - Çok hizli seyreden düsüncelerden kurtulamama.


    - Tekrarlanan kabuslar görme.


    - Sorun yaratan davranislar


    - Alkol ya da ilaç kullanma.


    - Çok miktarda yeme ve sonra kusmaya çalisma, müshil ilaçlarini kötüye kullanma ya da kilo almaktan kaçinmak için lavman kullanma.


    - Uygun kiloda olmasina karsin takintili bir sekilde spor yapmayi ya da diyet uygulamayi sürdürme.


    - Baskalarina ve esyalarina sik sik zarar verme ya da yasalari ihlal etme.


    - Yasami tehlikeye sokacak hareketlerde bulunma".


    Uzmanlara göre, eger çocugunuz bu belirtilerden birini gösteriyorsa ya da belirtiler ciddiyse, hemen bir yardim arayin. Doktorunuzla, okuldaki danisman-rehber ögretmenle ya da çocugunuzun ruh sagligi problemi olup olmadigini degerlendirebilecek bir ruh sagligi uzmaniyla konusun. Pek çok çocugun ruh sagligi problemleri vardir. Bu problemler gerçektir, aci vericidir ve ciddi olabilir. Ruh sagligi problemleri anlasilabilir ve tedavi edilebilir.

  20. #20
    Yalniz_Kurtm isimli Üyemiz şuan sistemimize bağlı değildir. (Offline) ( Üye )
    Yalniz_Kurtm - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    İsim : MURAT
    Üyelik : 21 Mart 2006
    Mesajlar : 26,688
    Standart Yazdı :
    Öksürügün en büyük nedeni sigara

    Öksürügün en büyük nedeninin sigara oldugunu belirten uzmanlar, sigara içmedigi halde nedensiz öksürenlerin ise solunum enfeksiyonuna yakalanmis olabilecegine dikkati çektiler.


    Sigara içenlerin öksürmesine sigara dumaninda bulanan bir çok zehirli kimyasal maddenin yol açtigini belirten uzmanlar, bu durumdan kurtulmanin tek yolunun sigarayi birakmak oldugunu kaydettiler.


    Derlenen bilgilere göre, sigara içenler daha çok öksürüyor, sigara içmedigi ya da sigara içilen ortamda bulunmadigi halde öksürenleri ise solunum enfeksiyonu hastaligi bekliyor.


    Sigara içenlerin kuru ve kesik kesik veya balgam çikararak öksürdügünü, bu durumun sabah uyandiginda daha da siddetlendigini ifade eden uzmanlar, tek çözümün sigaradan kurtulmak oldugunun altini çizdiler.


    Atesi 39 derecinin üzerinde balgam çikararak öksürenlerin durumlari daha kötüye gitmeden doktora basvurmalari uyarisinda bulunan uzmanlar, "Balgam çikararak öksürüyorsunuz ve atesiniz 39 derece üzerinde. Çok yorgunsunuz, kaslariniz agriyor ve kendinizi günlük faaliyetlerinizi yapamayacak kadar hasta hissediyorsunuz. Beyaz balgam genellikle seyrini izlemeniz gereken ama kendi kendine tedavi yöntemleriyle hafifletebileceginiz viral enfeksiyona isaret eder. Yesil veya pas rengi balgam çogu kez bakteriyel enfeksiyonun göstergesidir ve antibiyotik gerektirir. Doktora basvurulmasinda büyük yarar vardir" seklinde konustu.

1/26 12311 ... SonSon

Bu Konu için Etiketler