Kaynak:
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Milliyetçiliğin çeşitli tarifleri vardır ve çoğu da doğrudur. Yalnız küreselleşme/globalleşme cereyanlarının arttığı şu günlerde şart olan ilkelerini Milliyetçiliğin "amentüsü" gibi tekrarlamalı ve öne çıkarmalıyız ki kimin ne olduğu anlaşılabilsin.
(1) "Türk'ü Sevmek" ilkesi:
Milletini sevmek.
Türk Milliyetçiliği de hep buna dayanmıştır ve 21. yüzyılda da bu ilkeden şaşamaz: Türk'ü Sevmek. Türk insanını sevmek-meziyetleriyle de kusurlarıyla da (ama bunları düzeltmeye çalışarak).
Ve "Bizi Biz Yapan" (Türk'ü Türk yapan) herşeyi sevmek: dilimizi, dinimizi, vücut yapımızı, kültürümüzü, geleneklerimizi, yurtlarımızı-hatta ülkemize has bitki ve hayvan türlerimizi de. Dikkat ettiniz mi, bazı solcular, bazı ümmetçiler ve bazı "liboş"lar, Türk'ü (ya insanını, ya tarihini ya geleneklerini) illâ kötüler, aşağılar, sevmediklerini belli ederler. Milliyetçiliğin daha ilk sınavını geçemezler.
(2) Türk'e zarar verene düşmanlık ilkesi:
Sevmek de yetmez.
İnsan sevdiğini korur, yaşatır, daha da iyileştirmeye çalışır. Korumak, sevginin öbür yüzünü: öfkeyi, hatta düşman olmayı, kin duymayı da icabettirebilir: Türk'e kötülük vermek isteyenlere, düşmanlara karşı bir his. Hatta, Türk bile olsalar, Türk'e ve ülkemize zarar veren, düşmanla işbirliği yapan, milletimizin varını yoğunu sömüren, çalan, başa geçip görevini lâyıkiyle yapmayan, milletçe refahımızı, kalkınmamızı, ilerlememizi bozan her kimse ona karşı davranış. Bunlar, milliyetçiliğin icabıdır ve hem millet, hem "Millet-Devlet" toplumunda da bu his ve davranışların yeri vardır.
(3) Türklüğümüzle iftihar etme ve güvenme ilkesi:
Milliyetçilik, milletini sevmek kadar, onunla övünmeyi, iftihar etmeyi, onun yarınına güveni de gerektirir. Büyük Türk milliyetçileri tarih boyunca bunu hep ifade etmişlerdir. 8. yüzyılda Gök-Türk atalarımız Orhun'da "Ey Türk, Gök çökmedikçe, yer delinmedikçe seni kim yokedebilir" sözlerini taşlara kazımışlardır. Osmanlı "Ebed-Müddet" gururunu taşımış, Namık Kemal "bu kan yine o kandır" demiş, Atatürk, "Türk, Övün, Güven, Çalış" ilkesini koymuştur. 2000'lere de öyle bakacağız: güvenle, herşeye rağmen!
(4) Geleneklere akılcı şekilde bağlılık ilkesi:
Milliyetçilik, bizi biz yapan geleneklerimizin bozulup unutulmasına ve taklide de karşıdır. Orhun yazıtlarında, o devrin aydınlarına (beylere) Kağan sık sık uyarıda bulunmakta ve "Ey Türk, ürper, kendine dön" demektedir. Şüphesiz milleti geri bıraktıran, zarar verdiği kesinlikle anlaşılmış gelenekleri ve kan davası gibi yanlış adetleri savunacak değiliz. Ancak olumsuz yanı olmayan, özelliğimizin belirtisi olan geleneklerdir milliyetçiliğin kaygısı olan.
(5) Türklerin Beraberliği İlkesi:
Milliyetçiliğin "aynı milletten olanların beraber ve birlik olması" ilkesi Türklerde tarih boyunca çok zorlanmıştır. Karakter özelliği "kendi başına buyruk" olmak olan Türk milleti sık sık birlikteliğini bozmuştur. Ancak Mete ve Cengiz Han gibi çok güçlü liderler birliği bir arada tutabilmişlerdir. Bu bakımdan, "Millet"imizi "Çin seddinden Tuna boylarına kadar" tek bir "Millet-Devlet" olarak gören ülkü (Turancı Milliyetçilik), gitgide yerini, bütün Türk topluluklarının bağımsız olması, birbirleriyle sıkı işbirliğine girmesi, ortak kültürlerini birlikte geliştirmeleri, siyaset, ticaret, turizm alanlarında birbirlerine destek olmaları şeklindeki "Türkçü Milliyetçiliğe" bırakıyor.
.bayrak
Saygılarımla...